4 Ocak 2011 Salı

KURUTUYORUZ ÇÜNKÜ BÖYLE GÖRDÜK…



Dünyanın kirlenmişliğinden, yıpratılmışlığından, eskimişliğinden şikâyet ediyoruz durmadan. Hâlbuki bu durum sadece şehirlerimizde böyle. Köylerimizde, yani asıl memleketimizde durum bunun aksini gösteriyor. Oralarda hala temizlik ve saflık mevcut. Tamam, eskisi kadar değil belki… Yine de gidilip görülmeye, yaşanmaya, en azından hatırlanmaya değer nitelikteler.
Her yerde olduğu gibi kendi memleketimde de ilk önce yemeklere bakıyorum istem dışı. Beni yetiştiren, bu günlere gelmemi sağlayan kültüre hayranlıkla bir daha bakıyorum. Tek tek her şeyi inceliyorum. Dünyanın en verimli topraklarında olduğumu bir kez daha anlıyorum. Eşi bulunmayan bu topraklarda yine eşi bulunmayan ürünler yetiştiriliyor. Yetiştirenin de eşi bulunmuyor, yetişenin de…
Her öğünüm eşi bulunmayan, masallar diyarındaki ziyafetler gibi. Tattığım her yiyecek doğallığıyla büyülüyor. Aklıma sizler geliyorsunuz. İstanbul’da her şeyi başka memleketlerden günler sonra alabilen, bu lezzetleri bizzat yaşayamayan sizler. Benim gibi arada memleketine gidip, özlemini gideren; eşinden dostundan arada sırada hediye niyetine memleketten bir koli alabilenler şanslı. Ama bir de alamayanlar var.
 İşte o zaman alternatif bir yol bulmak kalıyor. Semt pazarınızda hakiki memleket pazarcılarını bulmanız, alışverişlerinizi de bir gurme edasıyla yapmanız gerekiyor. Aldığınız ürünün nerede yetiştirildiğini ve kaç günlük olduğunu muhakkak sorun. Eğer gerçekten tazesini bulabiliyorsanız o hafta çok almaya bakın. Çünkü şimdi tam kurutma zamanı.
Evet, kurutma zamanı. Balkonlara sıra sıra iplere biber, patlıcan, bamya dizme zamanı. Hele patlıcanları dizmek için size tavsiyem pazarınızda Birecik patlıcanı aramanız. Eğer bulabiliyorsanız, hiç kaçırmadan alın. Lezzetini tattığınızda ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Ağzınıza aldığınız bir lokma ile memleketinizdesiniz. Kendinizi köydeki evinizin terasında hissedeceksiniz. Mis gibi içinize çektiğiniz serin yayla havası, havanın temizliğinden açılmış iştahınız ve önünüzde doğal yiyeceklerle yapılmış sağlıklı yemekler. Bir patlıcan bunu hissettirir mi diye sormayın kendinize. Evet, hissettirir, hissettiriyor.
Biberin iyisini ise Antalya’dan temin edebilirsiniz. Pazarlarda bulması da kolay olur. İnce uzun biberler; kışın haşlanıp, kızartılarak yoğurtlaması yapıldığı gibi yine Antalya yöresine has tele turla da tüketilebilir. Dolmalık biberlerle; zeytinyağlı dolmalar yapılabilir, kışın ortasında yazın tazeliğini yaşabilirsiniz. Yazdan kuruttuğunuz patlıcanlarla harika yemekler yapabilir, ailenize doğallıktan gelen sağlığı gönül rahatlığıyla sunabilirsiniz.
Her yazımda dile getirmeye çalıştığım doğallık, geleneksellik işte yine karşımıza çıkıyor. Kurutuyoruz çünkü annelerimiz, anneannelerimizden bu şekilde gördük. Kurutuyoruz çünkü sebzelerin mevsiminde yetişmesi, mevsiminde tüketilmesi çok önemli. Anneannelerimizden, annelerimizden gördüğümüzü şimdi yapma sırası bizde, eşlerimizde. İleride kızlarımızda, torunlarımızda. Geleneklerimiz bu şekilde devam edecek. Bu şekilde sağlıklı nesillerle yolumuza devam edeceğiz.
Her öğünümüzün o masallar diyarındaki gibi muhteşem olmasını sağlayabiliriz. Masallar diyarına gitmek ise çok zor değil. Yanı başımızda…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder